İbrahim BALABAN (1921-2019)

Kağıt üzerine karakalem
40x34

İbrahim Balaban (1921, Bursa - 9 Haziran 2019; Güngören, İstanbul), Türk ressam ve yazardır.

1921'de Bursa - Seçköy, Osmangazi'de dünyaya geldi. Doğduğu köyün 3 yıllık okulunda eğitim gördü. 1937 yılının son günlerinde, henüz 16 yaşındayken hint keneviri yetiştirmek suçundan cezaevine girdi. Altı ay hapis ve 16,000 lira da para cezasına çarptırılan Balaban, serbest kaldıktan sonra para cezasını ödeyemeyince para cezası üç yıl mahkûmiyete çevrildi. Yeniden girdiği cezaevinde kendini avutmak için resim çizmeye başladı. Yağlıboya alacak maddi imkanı olmadığı için resimlerini zeytinyağına batırdığı renkli kalemlerle yapıyordu.[1] Cezasının bitmesine kısa bir süre kalmışken dört mahkûmun bıçaklı saldırısı ile yaralandı. Cezaevinden çıktıktan sonra babası Hüseyin Çavuş tarafından evlendirilen Balaban, bir tabanca edinip hasmını öldürünce çıktıktan on ay sonra üçüncü kez cezaevine girdi.[2] 1942 ile 1944 ve 1947 ile 1950 yılları arasını Bursa Cezaevi'nde geçirdi. Cezaevindeyken önce babası Hasan Çavuş'un cinayete kurban gittiği; daha sonra da doğumda karısının öldüğü ve çok kısa bir süre sonra da çocuğunun ölüm haberlerini aldı.

Balaban, Bursa Cezaevi'nde şair Nâzım Hikmet'la tanıştı. Onun desteği ve ilgisi sayesinde resim yeteneği ortaya çıktı ve gelişti. "Şair Baba" dediği Nazım'dan, resmin yanı sıra felsefe, sosyoloji, ekonomi-politik konularında pratik bilgiler edindi; Orhan Kemal ile birlikte şairin öğrencileri oldular.[3]

Balaban, 1950'de çıkan af yasası ile Nazım Hikmet ile birlikte serbest kaldı.[2] Hapishane çıkışı kalacak yeri olmadığı için Nâzım Hikmet’in annesi Celile Hanım’ın evine taşındı.[1] 1951 yılında Askere alınan Balaban, 1952 yılında askerden dönünce köyüne giderek evlendi; bu evliliğinden iki oğlu ve bir kızı oldu. 1955 doğumlu oğlu Hasan Nazım Balaban da kendisi gibi ressam olmuştur.

İbrahim Balaban, ilk kişisel sergisini 1953'te İstanbul'da Fransız Kültür Merkezi'nde açtı. Sergi, sanat çevrelerinde ve basında ilgi gördü,[3] elli dolayında tablosu satıldı.[2] Sanatçı, uzun süre kendi üslubuyla kırsal resim yaşamını resmetti.

1959 yılında heykeltıraş Vahi İncesuMata Kaya TözgeKemal İncesuAvni Memedoğlu ve İhsan İncesu ile birlikte ‘Yeni Dal Grubu’ adı altında bir grup kurdu. Yeni Dal, D grubuna bir tepki olarak kurulmuş olan " Yeniler "grubunun bir devamı niteliğinde idi. Grup üyeleri, 1961 yılında açtıkları sergideki resimleri nedeniyle tutuklandılar, 50 gün sonra beraat ettiler. Grup, 1963 yılında dağıldı. Balaban, grup dağıldıktan sonra da resim yapmaya devam etti.[4]

1979-1980 yıllarında Almanya ve Hollanda’da kişisel sergiler açtı. 1982-1985 arasında çeşitli resim dizileri gerçekleştirdi. Başlıca resim dizileri "Kaldırımlarda Dolaşanlar" ve "Göç", "üretenlerin Suretleri", "Çocukların Sevinci", "Anadolu Kadınları" adlarını taşır. "Geçmişin Masala Duruşu" adlı sergisindeki resimlerde Aşık GaripKerem ile AslıLeyla ile MecnunFerhat ile Şirin gibi halk hikâyelerini, Karagöz ile Hacivat'ı, Nasreddin Hoca'yı işledi. Ressam, son olarak desen çalışmalarını 2005'te İstanbul'da sergiledi. Bu desenler Balaban-Yaşamın Çizgileri / Desenler (Remzi Oğuz Yılmaz) adlı kitapta toplandı.

Balaban, 1960'lardan itibaren ressamlığının yanı sıra anı-roman ve denemeler yayımlamıştır. 942-1944 ve 1947-1950 arasında yedi yıl süren Nâzım Hikmet'li günlerini Şair Baba ve Damdakiler (1968) kitabında anlattı. İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye konan "Aslolan Hayattır" adlı tiyatro oyununda ve "Mavi Gözlü Dev : Nâzım Hikmet" adlı sinema filminde (Yönetmen: Biket İlhan) bu kitaptan alıntılar vardır. Ayrıca kitabı yazar Haldun Çubukçu tarafından oyunlaştırılmış ve yönetmen Ayşe Emel Mesci tarafından sahneye konularak 2011 yılında Ankara Devlet Tiyatrosunda sahnelenmiştir.

Sanatçı 9 Haziran 2019'da Güngören, İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede 98 yaşında ölmüştür. Cenazesi İstanbul'da Şişli Camii'nden kaldırılarak memleketi Bursa'ya gönderilerek memleketi Osmangazi ilçesine bağlı Seçköy'de defnedilmiştir.